Mehmet Gürsoy, başlangıcı Osmanlı İmparatorluğu'nun en güzel eserlerinden bazılarının üretildiği İznik geleneğine kadar uzanan bin yıllık bir sanat formunu uyguluyor. Kendine özgü renk ve desenleriyle İznik çinileri, İstanbul'daki Sultanahmet Camii'nde kullanılmış ve bu ünlü simge yapının ismine katkıda bulunmuştur. Mehmet'e göre, "İznik çinileri Osmanlı İmparatorluğu'nda üretilen en iyiler arasındaydı ve günümüz İslam dünyasında en çok aranan halk sanatlarından biri olmaya devam ediyor." Batı Anadolu'da bir kasaba olan İznik, Bizans şehri Nicea'nın günümüzdeki halefidir. Erken tarihinde önemli bir Roma ve Bizans kentiydi. İznik daha sonra 1078'de Selçukluların, 1331'de ise Osmanlıların eline geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altında bile İznik'in meşhur olduğu çinide bu diğer kültürlerin izleri kalmıştır. İznik çiniciliğinin yeniden doğuşunda Mehmet Gürsoy'un eserlerinin kalitesinin önemli rolü olmuştur. Aslında özel tekniğini ancak eski İznik yazılarını inceledikten sonra geliştirdi. Mehmet, çiçek ve hayvan desenlerini dekoratif tabak, kase, çini, vazo ve testiler üzerinde üreterek hayata geçiriyor. Ayrıca Mehmet, İznik geleneğinde çalışan diğer sanatçılar gibi İznik çinilerine özel kendi renklerini de üretmektedir. İznik geleneği aceleye getirilemeyecek bir süreci içermektedir. Gürsoy, "Yakın ocaklardan gelen doğru kil karışımı kaolin ile karıştırılıyor, eleniyor ve öğütülerek ince bir macun haline getiriliyor ve ardından tanklarda dinlenmeye bırakılıyor" dedi. "Kil macunu daha sonra merdaneler aracılığıyla presleniyor ve doğru esnek doku elde edilene kadar tekrar dinlenmeye bırakılıyor." Ancak bu, bu özel kil ile çalışmanın yalnızca başlangıcıdır. Bir sonraki adım formların yapımıdır. Bu formlar düzeltilip kuvars içine daldırılmadan önce kurumaya bırakılır.
Gürsoy, "Geleneksel olarak bu karolarda yüzde 85 oranında kuvars kullanılıyor, bu da seramik prosesinde benzersiz bir oran" dedi. Desenlerin elle boyanması ve formların fırında pişirilmesinden önce başka bir kurutma işlemi takip ediyor. Bunu, ikinci kez pişirmeden önce her bir parçanın bir sır tankına batırılması takip eder. 1950 yılında doğan Mehmet Gürsoy, meslek hayatına okulda öğretmen olarak başladı. Ancak o, bu kadim çömlek üzerindeki desenlere aşık olmuş, öğretmenliği bırakmış ve gönlüne göre İznik geleneğinin yeniden doğuşunda önemli bir rol oynamaya başlamıştır. Yıllar geçtikçe Mehmet bu sanatın ustası haline geldi. İlkini düzenlediği Uluslararası Seramik Kongresi Yarışmasında tabak ve vazo dalında birincilik, pano kategorisinde ikincilik ödülü aldı. İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Dr. Muhsin Demironat'ın seçkin öğrencisi olan Mehmet, yirmi yedi yıldır seramik yapımı ve güzel sanatlar eğitimi veriyor ve ders veriyor.